Tek Meyve Portakal Degildir





1959 yılında Manchester' da doğdu. 16 yaşında ailesini terk edip bir arabada yaşamaya başladı. Oxford' da okuduğu sürede çalıştı ve 25 yaşına kadar tiyatroyla yaşamını kazandı. Tek Meyve ilk başta reçel rafının yanında satıldı daha sonra Whitbread ödülünü kazandırdı. Büyük bir duruluk ve akıcılıkla değindiği kurgu-otobiyografik romanları dışında Atlas'ın Yükü ve Vişnenin Cinsiyeti kitaplarında otobiyografinin dışına çıktı; yazmak, sanat, okumak, yaşamak, sex ve cinsiyet konularına dair cümleler kurdu. Normalliği alaya aldı, anormalliği değil sıradışılığını savundu. Kitaplarıyla Dünya gençlerine ilham oldu. Başka bir olasılığın var olduğunu yaşayarak gösterdi. Tek Meyve Portakal Değildir'de olasılıkların sonsuz olduğuna değindi.

(Bilgiler Sel Yayıncılık-Jeanette Winterson sayfasından düzenlenmiştir.)

Ananası, elmayı ... şeftaliyi de deneyin.

Tek Meyve'de sadece bir benliği olmadığını söylemesi beni çok etkilemişti. Jeanette Winterson öyle özgürleştirici şeyler yazıyor ki onun yazdıklarında kaybolmamak elde değil. Büyü yazım tarzında veya birikiminde değil. Bir zamanlar onun da yol gösterilmeye ihtiyacı olduğu halde kimse ona bir rota belirlememişti. Belki kendisi gibi gençlere yardım edebilmek için, kendilerini icat edebilmenin mümkün olduğunu göstermek için bu kadar özgürdü yazdıkları. Sınırları ortadan kaldırdı ve bunu anlatmak için bizzat kendi yaşamından yola çıktı, fantastik bir dünya yaratması gerekmedi. Fantazya geçmişinde ve geçmişini yorumladığı benliğindeydi. "Burada olmasaydım, bambaşka yerlerde olabilirdim. Üstelik başka bir kişi olarak. Yani şu an olduğumu düşündüğüm kişi de başka bir olasılığın yansıması. Gerçeklik değil." onunla benim aramdaki kilidin çözüldüğü nokta da buydu. Kendi varlığını reddetmeye kadar vardırıyordu işi. Birisinin kendini icat etmesi de şu an bulunduğu  noktayı reddetmekle başlar.

İlk başta konferanslarını izliyordum ve tam bir çatlaktı. O kadar eğlenceliydi ki. Aramızda kilometreler bulunan çok kafa açıcı bir öğretmen benim için. Genç yaşta ailesinden ayrılması çok ilham verici. Yeni yeni farklı olmak, uyumsuzluk, kendin olmak gibi şeylerle tanışan ben için bir ÇATLAK'tan daha faydalısı olamazdı.

Şu bir saatlik konuşmasından faydalananlar olacaktır:

https://www.youtube.com/watch?v=XMnSEhZVRq0&t=3293s

Diğer konuşmalarını araştırmayı ise sana bırakıyorum.



Misyoner bir aile tarafından evlatlık alındı. 15 yaşında, anlatıcılık gücünü başkalarına Hristiyanlığı vaaz ederek kullandı. Bu yüzden onda özel bir gücün olduğunu düşünenler dahi oluyor. Nerede yaşıyor veya yaşamak durumunda bırakılıyorsan kötü şeyler yaşıyor olabilirsin. Ailen ruhsal ve fiziksel olarak seni yaralıyor olabilir. Jeanette Winterson da seninle aynı şeye maruz kaldı. Geceleri ailesi onu dışarı atıyor, sabaha kadar ahırda veya kapı önünde yatıyordu. Buna rağmen ona her şeyi verdiğini idda eden bir annesi vardı. Kilise için çalışırken bir başka kadınla sevgili oldu.
Misyoner annesi, bu sapkın ilişkinin Jeanette'i değiştirdiğini fark ettiğinde kızını kiliseye ifşa etti.
Islah olması için odaya kilitlendi İçinde bir CİN vardı ve bu CİN'den derhal kurtulmalıydı. Kasabadaki herkes için çok yeni bir şeydir bu. Parlak bir misyoner adayı, ŞEYTAN'ın emirlerine itaat etmeye başlamıştır. Anormal görülmesinin getirdiği sanrı ve acı dolu kabuslu ve rüyalı bir gece geçirir. O gece içindeki CİN'le konuşur ve onu tanıyıp onunla barışır. Odadan kurtulmak için diğerlerini CİNsiz olduğuna inandırır. Odadan çıkar ancak gözetim bitmemiştir. Herkes onu daha farklı görüyordur artık. Bir süre daha kilise için çalışmaya devam eder. Anne, Jeanette'in numara yaptığını görünce onu evden kovar. Tam bir sancıdır bu onun için. Ne yapıcaktır? Ailesiz yaşanır mı? Jeanette, maruz kaldığı baskıdan dolayı annesinin kötü bir insan olduğunu anlar ancak o zamana dek hep olması gerektiği gibi olmuştur annesi. Bu masum çocukluk kabuğun içinden bambaşka, ürkütücü bir figür el sallamaya başlamıştır ancak kötüsüyle de olsa Jeanette, bu ortamın zayıf noktalarını çözmüş ve kendine özgür alanlar yaratmayı başarmıştır. ancak artık evden ayrılmıştır. Ailesinin baskısı kalkınca bu alanların da bir ayrıcalığı kalmaz. Boşluğa düşer. Sevdiği kadına gider, ona yalvarır. Eski tanıdıkları gezer. Dondurma satmaya başlar. Bir korku filmi başlangıcı gibidir bu: Başkalarının hayata dair beklentileri onun kendi gelecegine dair dehşete düşürür. Yapabilecek mi, nasıl bu kadar korkusuz, ben de onunla bu yolculuğa cıkabilir miyim?..

Jeanette'in hayatının ilk faslının böyle kapanacağını düşündünüz değil mi? Geçmiş kimi zaman hayalet rolü oynar ve sizi delirtebilir. Jeanette'in hayaleti de kötü annesidir. Portakal kitabının meşur olduğunu duyunca annesi Jeanette'i arar ve onu suçlar Nasıl Yapabildin? diye. Bir hayalet asla kendini suçlamaz çünkü hayalet ölüdür. Ancak yaşayanlar suçlu olabilir. Ölüler kurbandırlar. Jeanette, ahizeyi yerine koyar. Ve işte karşınızda İngiliz Kraliyet nişanıyla Dünya çapında tanınan bir çatlak. O günden bu güne 35 yıl geçmiş. Biz yolun çok başlarındayız. İçimizde binlerce biz var ve hiçbiri gerçek değil. Ailen tarafından, etrafından baskı görüyorsun. Sen bir başarısızlık olmak için doğmadın. Kurban olmaya bile bile gitme, kendi planların olduğu için seni suçlayan bir ailen olabilir. Bununla başa çıkmanın çarelerini ara. Biliyorum yolun çetin. Üstelik hiç şans verilmemiş gibi hissediyorsun. Doğru. Bu yüzden aşağılanmaktan korkuyor ve daha çabuk yıkılıyorsun. Zayıf hissediyorsun. Sana yeterli özeni göstermeyen, temel ihtiyaçlarını karşılamayıp seni bağımlı hale getirmeye çalışan birileriyle olmaya mecbursan lütfen kendini tanı. Devlet desteği al, okula gidecek kadar şanslıysan ne mutlu. Jeanette de imkansızlıklar içindeydi. Oxford'da edebiyat okurken çalışmak zorundaydı. Cininle tanış, bir odada kilitlenip kalmış gibisin. Bu durumda bırakılmış olman senin suçun değil.

Yorumlar

  1. Blogunuzu takipteyim özgün bir yazı olmuş bu da benim blogum bilgininpenceresi.blogspot.com

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hastalık Hastası Tiyatro Eleştirisi - Moliere

SHEAKSPEAR’IN SARSILMAZ TAHTI ve ACİZ TOLSTOY

Nuri Bilge Ceylan