Kayıtlar

Mim \\ Kitap #1

Resim
Dün, arkadaşım  Yahya Aydoğmuş  blogunda bir kitap mimi paylaştı. So it begins :) 1)- Kitap sana ne kattı? Tek başıma yapabildiğimi kitaplarla fark ettim.Sanırım bir kitabın değeri en iyi kitapsız kalındığında anlaşılır. Kitap okumanın ve ara vermenin de insanı başka şeyler yapmak için ittiğini düşünüyorum. Sonuçta bir kere yaratıcı bir eylemde bulunuyorsunuz ve bunun arkası da geliyor. Ancak bunu yapan  sizsiniz kitap değil. Kitap bu gücü sağlar. 2)- Kitap arkadaş mıdır? Kitap arkadaş değildir. Kitaplar veya filmler, tutkulu hissettiğiniz herhangi bir şey, nihayetinde tekrar eden ve bireysel gerçekleştirdiğimiz bir eylem. Kitap değil, kitabın barındırdığı düşünceler ve bizim o an okurken ne kadar bağ kurabildiğimiz zevk alıp almayacağımızı belirliyor. Kitap bizim karşımızda edilgen bir nesne aslında ve bir kitap ne kadar siz olmaya yakınlaşıyorsa o kadar dosttur. Kitapta kendime yakınlaşabildiğim için bir dostluk eylemi gerçekleşiyor ancak ben bu dostluğu kit

Tek Meyve Portakal Degildir

Resim
1959 yılında Manchester' da doğdu. 16 yaşında ailesini terk edip bir arabada yaşamaya başladı. Oxford' da okuduğu sürede çalıştı ve 25 yaşına kadar tiyatroyla yaşamını kazandı. Tek Meyve ilk başta reçel rafının yanında satıldı daha sonra Whitbread ödülünü kazandırdı. Büyük bir duruluk ve akıcılıkla değindiği kurgu-otobiyografik romanları dışında Atlas'ın Yükü ve Vişnenin Cinsiyeti kitaplarında otobiyografinin dışına çıktı; yazmak, sanat, okumak, yaşamak, sex ve cinsiyet konularına dair cümleler kurdu. Normalliği alaya aldı, anormalliği değil sıradışılığını savundu. Kitaplarıyla Dünya gençlerine ilham oldu. Başka bir olasılığın var olduğunu yaşayarak gösterdi. Tek Meyve Portakal Değildir'de olasılıkların sonsuz olduğuna değindi. (Bilgiler Sel Yayıncılık-Jeanette Winterson sayfasından düzenlenmiştir.) Ananası, elmayı ... şeftaliyi de deneyin. Tek Meyve'de sadece bir benliği olmadığını söylemesi beni çok etkilemişti. Jeanette Winterson öyle özgürleştirici

K

İnsanların sevinçleri çok şaşırtıyor beni. Bir fotoğraf çok şaşırtıyor beni.

Anlam ve Dusunce

Resim
İnsanın en samimi düşünceleri, bir başkasıyla konuşuyormuş gibi birbirinden ayrı görünebilir. Bu yüzden bu yazının adı Diyaloglar da olabilirdi. Bir bakımdan bu düşünceler, benim Küçük İskender'le konuşmam. Onun yazdığı yazının beni sürüklediği noktalardır. "...Hiçbir ağaç ormana katılmak için büyümez çünkü. Mesele, tek başına işe yaradığının, işlediğinin bilincine varmaktır; bunun keyfiyle yaşayabilmektir. Aşk, ağaca tesadüfen konan kuştur; kuş ağacı üzemez. Üzmemelidir de. Eğer bir ağaç kendisine konup sonra da uçup giden bir kuş yüzünden acı çekiyorsa doğanın ayarlarıyla oynanıyor demektir. Aşk, şansa bağlı temastır çünkü. Çünkü aşk, matematikteki teğet konusundaki ilk örnektir. Değip geçmektir, dokunup kaybolmaktır..." İnsanın rahat bir ortamının olması yaşam için gerekli bi şey. İnsan her alanda kendine yer açmalı. Burası benim alanım şurda gördüğün cümleler abur cubur o renkli top ve bira benim gibi bir tabelası olmalı. Yaşadığımız rahatlığın farkına varmal

Odunları Yuvalarına Bırak

Resim
Hiç, dön, git dümdüz bakma bile ardına Yoksa filler seni koca kulaklarıyla tepeler Kırda dolaşan ayı İçi bal dolu kurumuş ağaç Yaşlı Forrester'ı ellerinden tutucam Aslına bakarsan özlemedim bile onu Elleri de eskidir hani Yol hiç durmaz uzar gider bittiği yere... Ormana ateşi getir Külleri topla Bakma öyle Elimde diye yakmıycam ya Kayığı hazır tutalım nolur nolmaz Yok nerden anlasın o Tamam al sende dursun ateş Dikkat et Ben göle iniyorum Evet evet evet Kitap yakmaya giden palyaço benim arkadaşım Ona şiir götürucem Tamam bırakıcam!

19

Şimdi Durgundur deniz Bir köpük yükselir güneşe doğru Erir kavrulur soyulur Ağır soğumuş bir top gibi gibi denize dökülür Bir manzara severin bakışlarını tutar ister istemez Bigün benim ağıma sıçrar Usul usul çekerim Kafamda beyaz kepim Usul usul Biraz elimde tutarım Binbir göz 7 renk yeşil Öldürmüş mu olurum Yaşatır miyim daha Denize bırakırsam Veya Avcumda Usul usul Elim boş uyuduğum yere giderim Bir kenara çeker beni eli mızraklı zencileri Oltamdan ve sazliklardan dalgalar arasına sıkışmış sulu kan kırmızısı gözlerden Günün özeti bu Bir oltam, bir ben

Sessiz ve sakin Kıyıdan uzak kalmış kum taneleri Hiddetle kıyıya vurdu Onları balık sandım Bir su dalgası hıçkırarak ağladı Sandim kulaklarım dayanamaz bunca siziya Köpükler balıkları sildi Deniz üçe yarıldı Oturduğum kumda bir ıslaklık sezdim Besbelli üşüyorum Elbiselerim çıkarılmış Köpük üzerime yayılıyor Dünyaya bir boşluktan bakıyorum Tır tir titriyor çenem Bu kadar onemsedigime kızıyorum Aptal gibisin sen de aptal aptal Dal parçasını kırıp denize atiyorum Deniz şeklimi bozuyor Ordan oraya tasiniyorum deniz ne boğuyor ne susuzluktan olduruyor Birbirine benzeyen iki şeyin arasında kalmak düpedüz uyusukluktur Sudan çıldırıyorum susuzluktan kuduruyorum Havadaki sineğe konup onu isiriyorum